Bu Blogda Ara

23 Mart 2020 Pazartesi

SERRA YILMAZ

SERRA YILMAZ



Serra Yılmaz'ı biliyorsunuzdur, duymuşsunuzdur. Tiyatro, sinema ve dizi oyuncularımızdan biridir.

Farklı biridir.

Biz onu genelde ilginç çıkışlarından biliriz.

Ateist olduğunu, Allah'a inanmadığını söylemişti. Bunu söylediğinde şimşekleri üzerine çekmişti, sanki ateist olmak ayıp bir şeymiş gibi.

Neyse, Serra Yılmaz'ın ateist olmasıyla ilgili söyleyebileceğim bir şey yok. İnançsızlığına saygı duyuyorum.

Koronavirüsün dünya çapında salgın haline gelmesinden sonra bazı ülkeler diğerlerine göre çok daha fazla etkilendiler. Salgından en çok etkilenen ülkelerden biri de İtalya oldu.

Serra Yılmaz epey uzun zamandır İtalya'da yaşıyor.

Son zamanlarda tüm dünyanın gündemi koronavirüs olunca ve gözler İtalya'ya çevrilince sosyal medya mecralarında Serra Yılmaz'ın İtalya'da yaşamak istemediğini, Türkiye'ye geri dönmek istediğini söylediğine dair söylemler ortalıkta dolaşmaya başladı.

Hal böyle olunca da başta ülkemizin milliyetçi ve muhafazakâr kesimi Serra Yılmaz'a saydırmaya başladı.

Serra Yılmaz'a saydırırlarken de "Türk olmak benim suçum değil!" şeklindeki bir cümlesini hatırlatıp nefretlerini tek tek sıraladılar.

Serra Yılmaz'ın bahsi geçen videosu:


Serra Yılmaz'ın "Türk olmak benim suçum değil!" şeklindeki söylemini de dikkate alarak, koronavirüs salgınında İtalya'nın dibe vurmasından sonra Türkiye'ye gelmemesi gerektiğini ifade ederek kendisine nefret dolu sözler söyleyen birçok ünlü veya ünsüz insan oldu sosyal medya mecralarında.





Bu şekilde birçok tepki var Serra Yılmaz'a karşı.

Yukarıdaki videoyı öne sürerek Serra Yılmaz'a saydıranlara dair benim de birkaç söyleyeceğim şey var açıkçası.

Öncelikle ifade etmek istiyorum, ben Gök Tanrı'ya inanan ve Türkçü Turancı düşünceyi benimsemiş bir insanım. Serra Yılmaz gibi sol tandanslı insanlara göre "faşist, kafatasçı, ırkçı" biriyim.

Ama bu duruma farklı bir açıdan bakıyorum.

Bir Türkçü Turancı olarak bazen ben bile "Ulan ben neyin, kimin milliyetçiliğini yapıyorum?" diyerek bu topluma kızıyorum.

Bu toplumun çoğu zaman oportunist (çıkarcı) olduğunu, güç durumlar karşısında davranışlarını ahlâk ilkelerine veya düzenli bir düşünceye göre değil de kişisel çıkarlarına en uygun düşecek biçimde ayarlayan insanların bu toplumun çoğunu oluşturduğunu biliyorum ve görüyorum.

Üstelik bu konuda önümüzde sayısız taze ve somut örnek var.

Mesela bir insanın paraya ihtiyacı var, acil olarak 50.000 TL lâzım. Ve bu insanın bir de arabası var, 60.000 TL'den aşağıya gitmez. Bu insanın en yakın arkadaşı, arkadaşım dediği kişinin ciddi bir kriz yaşadığını bile bile 60.000 TL'lik arabayı 50.000 TL'ye alabiliyor. Üstelik bunu hiç utanmadan, sıkılmadan sağda solda anlatabiliyor. "Falanca arkadaşımın acil paraya ihtiyacı vardı, 60.000 TL'lik arabasını bana 50.000 TL'ye sattı." deyip bu kâr ile mutlu olabiliyor. Buna benzer şeyleri sık sık duyup görüyoruz tarafımızdan.

Evini pırıl pırıl yapıp camdan halı veya kilim silkeleyen bir sürü geri zekâlı var bu memlekette.

İki metre ötedeki çöp kutusuna çöpünü atmaya üşenip de yere veya denize çöpünü atan sığırlarla dolu ortalık.

Elazığ'daki depremden hemen sonra bu durumu bir fırsat gören sayısız ev sahibi kiralara zam yaptı.

Atatürk Havalimanı'nda terör saldırısı yapıldığında taksicilerin dövizle kontak açtıklarını unutmadık.

Daha yeni bir durum, koronavirüs salgınından hemen sonra 10 TL'lik maskeyi 500 TL'ye satmaya kalkışan şerefsizler de bu toplumdan çıktı.

Yanlış anlaşılmasın. Halen milliyetçiyim. Türk olmakla gurur duymaktayım. Soyum sopum da bellidir. Toplumun hepsinin fırsatçı, üçkâğıtçı olduğunu söylemiyorum. Bu tiplerin toplumumuzda çok ama çok fazla sayıda olduklarını söylüyorum. Yani fırsatçı, çıkarcı, cahil, sorumsuz o kadar çok insan var ki bu toplumda; bir Türkçü Turancı olarak ben bile lânet okuyorum.

Serra Yılmaz gibi sol tandanslı biri ne yapsın?