Bu Blogda Ara

31 Aralık 2019 Salı

KİTAP OKUMAK ÇOK MU ABARTILIYOR?

KİTAP OKUMAK ÇOK MU ABARTILIYOR?

Son birkaç yıldır kitap okumanın faydaları hakkında bir sürü şey yazılıp çiziliyor. Kitap okumanın önemi hakkında bol bol konuşuluyor. Ben de kitap okumanın yararlı olduğunu düşünmekteyim. Zira evimde kitaplarımı koyacak yer bulmakta bile zorlanıyorum.

Ancak sizleri şaşırtacak bir şeyler paylaşmak istiyorum.

Kitap okumanın insanı bilgili yaptığı, aydın bir insan haline getirdiği hakkındaki düşüncelere katılmıyorum.

Küçük çocuklara elbette kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çünkü kitap okuma alışkanlığı, araştırma isteğini de körükler.

Ancak kitap okuma konusu bence çok fazla abartılıyor.

Günümüzde uçsuz bucaksız bilgi kaynağı olan internet var. Herhangi bir konuyu merak ettiğimizde elimizdeki akıllı telefon ile internete girip merak ettiğimiz konuyu anında ve birçok kaynaktan araştırabiliyoruz. Yani bilgiye hızlı bir şekilde ulaşıyoruz. Bir bilgiye ulaştığımızda, o bilgiye dair farklı bir bilgiyi de merak edip araştırıyoruz ve birçok şeyi çok kısa bir zaman dilimi içinde öğrenebiliyoruz.

Üstelik sadece okuyarak da değil.

Videolar izleyerek, görselleri inceleyerek, sunumlara bakarak da bilgiye ulaşmaktayız.

Kitaplar bu açıdan bakıldığında internete göre çok kısıtlı oluyor.

Bir şeyi merak ettiğimizde o konuyla ilgili hangi kitabı okuyacağımızı belirlememiz gerekiyor. Bunu belirlediğimizde kitabı nereden ve nasıl edineceğimizi bulmamız gerekiyor. Kitabı bulamadığımızda sipariş vermemiz gerekiyor. Kitap elimize geçtiğinde kitabı okumaya başlıyoruz ve konuya dair başka şeyleri de merak ediyoruz. Bunun için de aynı süreç tekrarlanıyor. Üstelik bu internet kadar ucuz da değil.

Yani bilgiye ulaşmak için internet ucuz, hızlı, çok kaynaklı iken; kitap pahalı, yavaş ve kısıtlı kaynaklı oluyor.

Bu yüzden ben kitap okumayla ilgili çoğu düşünceye katılmıyorum.

İnternete karşı olup kitabı savunanları da bir zamanlar matbaaya karşı olup el yazmalarını savunanlara benzetiyorum.

Üstelik, kitap okuyan insanların cehaleti yendiklerini de düşünmüyorum. Elinden kitap düşürmeyen o kadar çok cahil tanıyorum ki sayısını bilemiyorum.

Başta da dediğim gibi, araştırma isteğini kazandırmak için çocukları kitap okumaya belki bir miktar zorlayabiliriz. Ama yetişkinleri kitap okumaya zorlamak bana biraz anlamsız geliyor.



30 Aralık 2019 Pazartesi

MİLLÎ DEĞİL, PİLLİ OTOMOBİL!

MİLLÎ DEĞİL, PİLLİ OTOMOBİL!

"Yerli otomobil" konusu ülkemizde belli zamanlarda gündeme getiriliyor. Bu bazen gündemi değiştirmek için, bazen seçim vaatleri olarak gündeme getiriliyor.

Nitekim, 2019 yılının bitmesine günler kala bu konu yeniden gündeme geldi. Bu sayede Kanal İstanbul, asgari ücret ve daha nice konu gümbürtüye gitmiş oldu.

Ama benim bu yazıda bahsetmek istediğim konu gündemin değiştirilmesi değil.

Bu yazıda "yerli otomobil" diye ortaya koydukları otomobilin yerli üretimle hiçbir ilgisinin bulunmadığını belgeleriyle sunacağım.

Sunumumu yapmadan önce şu soruyu sormadan edemiyorum: Bu kadar yerli malı hastasıydınız, yerli fabrikalarımız satılırken veya Türk Telekom gibi nice kamu kurum ve kuruluşlarımız özelleştirme adı altında satılırken neredeydiniz?

Her neyse...

Öncelikle, biz yerli otomobile karşı değiliz. Aksine, yerli otomobilin olması gerektiğini savunuyoruz. Biz ufak parçası bile yerli olmayan, tasarımı da yerli olmayan, 2017 yılında bir başka ülkenin tasarlayıp bir otomobil fuarında Pininfarina Hybrid Kinetic K550 adıyla sunduğu otomobilin yerli otomobil diye yutturulmasına karşıyız.

Biz de biliyoruz, bir otomobil veya teknolojik bir ürün bir sürü parçadan oluşur. Mesela bir akıllı telefon üretiyorsundur, içindeki parçalardan biri veya birkaçı bir başka ülkeden gelir. Veya bir otomobil üretiyorsundur, bazı parçalarını başka ülkelerden almak zorunda olabilirsin, tasarımı için yabancı mühendislerden oluşan bir ekipten hizmet alabilirsin.

Yerli olmayan ve yerli diye yutturulan bu otomobili bu şekilde savunanlar var, bizim bu yüzden buna karşı çıktığımızı iddia ederek konuyu saptırıyorlar.

Burada ortada olan bir şey var, bu otomobil 2017 yılında Pininfarina Hybrid Kinetic K550 modeli olarak zaten sergilenmişti. Yani yerli olmakla hiçbir ilgisi yoktur. Yani tutup Dacia Sandero Stepway'in veya Fiat Egea'nın logosunu değiştirip yerli otomobil diye yutturmakla aynı şeydir.

Başka ülkelere ait olup montajı Türkiye'de yapılan otomobiller bile (mesela montajı ürkiye'de yapılan Toyota bile) yerli kavramına bundan daha yakındır.

Sonuç olarak, "yerli otomobil" olarak ortaya koydukları bu otomobil 2017 yılında bir başka ülke tarafından tasarlanarak bir otomobil fuarında sergiledikleri arabanın birebir aynısıdır. Model adı da Pininfarina Hybrid Kinetic K550'dir. Bunu istediğiniz kaynaktan araştırabilirsiniz.

Ayrıca; madem ki yerli otomobil ürettik? Bunu nerede, hangi ilimizde, hangi fabrikamızda üretik?

Yerli otomobil diye lanse edilen otomobilin yerli olmadığını belgeleriyle ispat ettiğimizde bizi yerli malına ve  değerlerimize karşı olmakla suçlayan adamlar; Kâğıt ve şeker fabrikalarımız satılırken, topraklarımız Araplara peşkeş çekilirken, Salda Gölü ve daha nice doğal ve millî değerlerimiz talan edilirken, ormanlarımız yakılırken, çiftçilerimiz İsrail'den tohum satın almak zorunda bırakılırken, başka ülkelerden saman ithal ederken, kamu kurum ve kuruluşlarımız özelleştirme adı altında satılırken ve daha birçok yerli ve millî unsurumuz yok edilirken acaba nerelerdeydi? Bütün bunlar olurken, bütün bunları yapanları alkışlayan kimdi?

Bir zaman sonra "Biz millî demedik, pilli dedik, pilli!" derlerse de hiç şaşırmam.

Direkt TOGG'un sitesinden (www.togg.com.tr) aldığım fotoğraflar:





Aşağıdakiler de Pininfarina Hybrid Kinetic K550 modelinin Google Amca'da aratılarak çeşitli yabancı sitelerden alınmış fotoğrafları:






1 Eylül 2019 Pazar

İMAMOĞLU DOSYASI

İMAMOĞLU DOSYASI



İlk önce şunu belirtmeliyim, bu yazımızdaki bilgi ve belgeleri Sözcü adlı gazete ve Fox Tv gibi yanlı medyalarda bulamazsınız. A Haber ve Akit nasıl ki AKP hakkında yanlı yayınlar yapıyorsa Sözcü ve Fox Tv de CHP hakkında yanlı yayınlar yapıyor. Yani Sözcü ve Fox tv de yandaştır.

Konuya direkt girmek istiyorum. Belgelerle birlikte...

Bu adama, yani Ekrem İmamoğlu'na ben de destek verdim, ne olduğunu bilmiyordum. Dürüst görünümüne, sakinliğine bakıp yanıldım. İstanbul'da yaşıyor olsaydım bu adama oy verecektim. İyi ki İstanbul'da yaşamıyormuşum.

Ne zaman bu adamın gerçek niyetini anladım? PKK'nın ta kendisi olan HDP'yi savunmaya başladı ve ben bu adamın gerçek yüzünü gördüm. PKK'lı belediye başkanlarının görevden alınmasına tepki verdiğinde ilk önce "hata yapıyor" diye düşündüm. Sonra anladım ki onlardan tek farkı Atatürk'ü kendisine kamuflaj yapması. Bunun dışında onlardan hiç farkı yok.

CHP'lilerin pek savunduğu Ahmet Türk kimdir? İzleyin:


Ekrem İmamoğlu, işte bu PKK'lının derdine düştü. Bu PKK'lının hakkını savunmaya başladı. Buna "hata" diyorduk ki Ekrem İmamoğlu'nun gerçek yüzünü gördük.

Derken, Diyarbakır'a gidip PKK'lı Tahir Elçi'nin mezarını ziyaret etti ve bu PKK'lıdan övgüyle bahsetti. Videoyu sonuna kadar izleyin:

  
Adam alenen PKK'lı olan, PKK'nın bir terör örgütü olmadığını iddia eden herifi öve öve bitiremiyor. Bu PKK'lıdan "demokrasi şehidi" olarak bahsediyor, "çok iyi biriydi, çok değerli biriydi" diyerek bahsediyor.

İmamoğlu'nun övgüyle bahsettiği Tahir Elçi kimdir? Azılı bir PKK destekçisidir. İzleyin:


Tahir Elçi'nin PKK'lı olmadığını, PKK tarafından öldürüldüğünü iddia edenler de izlesinler:


İmamoğlu PKK militanı Tahir Elçi'nin mezarını ziyaret edip mezara çiçek bıraktı.

Bunun adı artık "hata, cehalet" değil, "ihanet"tir.

Hadi kayyum mayyum, demokrasi hesabına HDP'ye destek oldun... Bu PKK'lının mezarında ne işin var?

Peki, bu gibi durumlar CHP'nin ilk hatası mı? Elbette değil. Eskiden "Türkiye'nin kurtulması için CHP'nin kurtulması şart!" diye düşünürdüm. Ama CHP'nin kurtulmasına dair artık en ufak bir umudum yok.

AKP'lilere diyorsunuz ya "Hep A Haber izlemeyin, arada sırada Fox Tv de izleyin!" diye...

Bu sizin için de geçerli CHP'liler!

Herkese gülücükler saçan, "sakin, duyarlı, sabırlı, güleryüzlü" Ekrem İmamoğlu'nun şu görüntülerini Fox Tv'de falan bulamazsınız. Adam karakol basıyor, Türk polisine karşı ağza alınmayacak sözcükler kullanıyor, polisi resmen tehdit ediyor. İzleyin:


Aynı İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı iken kendisine soru soran gazeteciye cevap vermek yerine gazeteciyi korumalarına dövdürüyor:


İmamoğlu ve Erkan Karaarslan aynı karede:



Dürüst, saygılı, sakin, adeta sevgi pıtırcığı olarak tanıtmaya çalıştığınız İmamoğlu işte budur.

Hep Fox Tv izlemeyin, o kanalda bunları yayınlamazlar.

Kılıçdaroğlu ve tayfası PKK'lıları pek seviyor. İzleyin lütfen:


Bir CHP'linin yanında, üstelik de İstanbul'da "krdistan" diye saçmalayan bir PKK'lı! Arkalarına da hiç utanmadan Atatürk'ün fotoğrafını koymuşlar! İzleyin lütfen:


Ekrem İmamoğlu'nun yanından hiç ayırmadığı Canan Kaftancıoğlu, PKK'ya terör örgütü diyemeyenlerdendir:


Kaftancıoğlu demişken... Kaftancıoğlu'nun attığı Twitter paylaşımlarından sadece bir tanesinin direkt bağlantısı:

Canan Kaftancıoğlu Hırant Dink Twit

Canan Kaftancıoğlu Hırant Dink Twit

CHP'li Muharrem İnce, CHP'lilerin PKK'lılara olan sevgisini bir tık daha ileri götürüyor ve PKK'lı Ahmet Türk'e "abi" diye hitap ediyor. İzleyin:




CHP'lilerle PKK'lılar yanyana, "Biji serok Apo!" diye slogan atıyorlar:


 Bir toplantıda mikrofonun açık kaldığını unutup "krdistan" diye saçmalayan bir CHP'li:



CHP'lilerin PKK sevgisi yeni bir şey değil elbet. Ta SHP zamanlarından kalma durumlar. SHP'ye kadar gitmeye hiç gerek yok gerçi. İzleyin:



Sezgin Tanrıkulu, bu videoda da Tunceli İsyanı'nda bizzat Atatürk'ün emriyle, Atatürk'ün kızı Sabiha Gökçen'in de katıldığı operasyonla yok edilen isyancılar ve katiller için "CHP adına" özür dilediğini söyleyerek CHP'nin Atatürk ile hiçbir ilgisinin kalmadığını göstermektedir. İzleyin:



Ekrem İmamoğlu konusuna geri döneyim.

15 Temmuz 2016 tarihinde Belçika'da olan İmamoğlu, 16 Temmuz 2016'da Twitter'da bunu yazıyor:



Aynı imamoğlu tescilli FETÖ'cü Erkan Karaarslan'la da epey samimi... Çok acayip tesadüfler... "İmamoğlu İBB'nin vakıflara giden arpalarını kesti, o dinci vakıflara giden paralar artık halka gidecek!" diyerek seviniyorsunuz ya, hiç boşuna sevinmeyin. Bu saydığım kişileri bir araştırın. Kendiniz araştırın, hazıra konmayın.


FETÖ'nün tetikçisinden İmamoğlu itirafı:

 
PKK'lı Selahattin Demirtaş'la ailecek de görüşmekteler. Lütfen izleyin:



Hep hatırlatacağım. Sürekli aynı konudan bahsedeceğim.

Selahattin Demirtaş gibi PKK'lıları savunuyorsanız, Selahattin Demirtaş gibi PKK'lıları savunanları sevip sayıyorsanız sadece ve sadece iki ihtimal var:


  1. Selahattin Demirtaş'ın PKK'lı olduğunu bilmiyorsunuz!
  2. Selahattin Demirtaş'ın PKK'lı olduğunu biliyorsunuz ve bile bile bunları savunuyorsunuz!


Hiç bana demokrasi memokrasi demeyin!

Selahattin Demirtaş'ın PKK'lı olmadığını düşünenlerdenseniz lütfen videoyu izleyin:



CHP'yi eleştirerek Atatürkçülükten aforoz edilmezsiniz, korkmayın. Hatta CHP'yi eleştirmeden Atatürkçü olmazsınız.

CHP, Atatürk'ün partisi veya Atatürk'ün temsilcisi değildir.

CHP soldur.

Atatürk ise sağcı veya solcu değildi.

Biz de sağcı veya solcu değiliz. Biz Atatürkçüyüz.

Atatürk milliyetçisi de değiliz. Atatürk milliyetçiliği diye bir şey yoktur. Türk milliyetçiliği vardır. Biz de Atatürk gibi Türk milliyetçisiyiz.

Bu arada, Diyanet 30 Ağustos'ta Atatürk'ü anmadı diye veryansın edenlere sormak istiyorum:

HDP de 30 Ağustos'ta Atatürk'ü anmadı. Buna da tepki verdiniz mi?

Tepki vermediniz. Çünkü HDP'nin azılı bir Atatürk düşmanı ve Türk düşmanı olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

O halde siz Atatürkçü geçinenler, neden HDP'nin yanındasınız? HDP'ye neden destek oluyorsunuz?

HDP'nin azılı bir Atatürk düşmanı ve Türk düşmanı olduğunu bilmiyorsanız salaksınız demektir.

HDP'nin azılı bir Atatürk düşmanı ve Türk düşmanı olduğunu biliyor ve buna rağmen HDP'ye destek olmaya devam ediyorsanız Atatükçülükle hiçbir ilginiz yok demektir.

Her sakallıyı ahlâklı ve imanlı sananlara "koyun" diyorsunuz ya...

Hah, o koyunların solcu versiyonu olmayın.


Fotoğrafa iyi bakın.
  
Orasına burasına Atatürk rozeti takan, iki lafından biri Atatürk olan herkesi Atatürkçü sanmayın.

Akıllı olun.


CHP'yi eleştirdiğimde AKP'li olduğumu iddia eden CHP'liler ile AKP'yi eleştirdiğimde CHP'li olduğumu iddia eden AKP'liler kafa kafaya yarışırlar.


AKP, CHP, HDP, MHP, BBP, İyi Parti, DSP, Vatan Partisi, HEPAR, SP vesaire benim için aynı şeydir.
Siz vatansever değil, partiseversiniz.

Aman! Partilerinizin yanlışlarına hiç laf etmeyin, ama aynı yanlışları diğer partiler yaptığında mangalda kül bırakmayın.

Dediğim gibi, siz partiseversiniz.

Sonuç olarak;

Ahmet Türk bir HDP'li mi? Evet.

HDP ile PKK aynı şey mi? Evet.

Ahmet Türk belediye başkanı olur olmaz şehit ailelerinin belediyedeki işlerine son vermiş midir? Evet.

O halde?

Ciğeri beş para etmez PKK'lıların derdi Atatürkçülere mi düştü?

Siz Atatürkçülüğün ne olduğunu bilmeyen zavallılarsınız!

Kayyum kararı doğrudur.

Sonuç olarak, yeri de gelmişken;

Ben hiçbir siyasi partiye veya siyasetçiye bağlı değilim. Benim biat ettiğim herhangi bir siyasi parti veya siyasetçi yok. Hiçbir siyasi partiyle veya siyasetçiyle zerre kadar işim olmaz. Doğru işler yapanı beğenirim, yanlış işler yapanı da hiç acımadan eleştiririm.

Yani benim siyasi bir kaygım yok.

"Aman şöyle diyeyim de bizimkiler kazansın, böyle diyeyim de insanlar bizimkilere oy versin, şöyle diyeyim de şunlara oy vermesinler..." gibisinden geri zekâlılıklar yapmam. Benim eleştiremeyeceğim siyasi parti veya siyasetçi henüz icat edilmedi. Çünkü hiçbir siyasetçi veya siyasi parti Türkiye Cumhuriyeti'nden ve Türk Milleti'nden daha değerli ve önemli değil benim için.

Yani şu parti kazanmış, bu parti kaybetmiş, benim zerre kadar umurumda değil. Umurumda olan tek şey Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti. Gerisi hikâye.

O yüzden ben gerekli gördüğümde siyasileri överim, gerekli gördüğümde siyasileri açık açık eleştiririm.

Çoğunuzdan farkım bu.

Çoğunuz "Aman partim zarar görmesin!" deyip susarsınız, eleştirmezsiniz, yanlışa yanlış demezsiniz. Her neyse...

Konuya geleyim. İyi okuyun. Çok iyi okuyun.

Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'un belediye başkanı idi. Bir ara mağdur edildi. Medya tarafından yağlandı, ballandı, şu anda Türkiye'nin başında.

Şimdi de Ekrem İmamoğlu İstanbul'un belediye başkanı. O da bir ara mağdur edildi. Medya onu da yağlayıp ballıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde belli ki Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına rakip olarak Ekrem İmamoğlu getirilecek.

Din kardeşliği üzerinden etnik bölücülere siyaset adına ödün üzerine ödün verilmesinden bıkan bu millet, bu sefer de hümanizm üzerinden etnik bölücülere ödün üzerine ödün verenleri seçecek.

Bunun yolunu yapıyorlar.

Seçerler mi?

Seçerler.

Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına Ekrem İmamoğlu'nu çıkartacaklar. Ekrem İmamoğlu seçilirse bu ülkede yıllardır yapılan etnik bölücülük zafer kazanmış olacak.


Bunu da Ekrem İmamoğlu'yla yapacaklar. HDP'lilerle yanyana olan Kemal Kılıçdaroğlu, Canan Kaftancıoğlu, Muharrem İnce, Sezgin Tanrıkulu gibi kişilerle yapacaklar. Yani Atatürk'ün partisi diye yutturdukları, ama Atatürk'le uzaktan veya yakından bir ilgisi kalmamış olan CHP ile yapacaklar bunu.

Açık açık yazdım. Tek seferde okumakla anlaşılabilecek bir şeyden bahsettim.