ÜLKÜCÜLÜK VE TÜRKÇÜLÜK AYNI ŞEYLER MİDİR?
Ülkücülük ve Türkçülük birbirine benzeseler de birbirinden farklı kavramlardır.
Ülkücüler Türk İslamcıdır. Yani Türk olmayan unsurları (Kürt, Pomak, Çeçen, Arap gibi) Müslüman oldukları için kardeş ilan ederler ve onları Turanlı olarak kabul ederler. Türk olup Müslüman olmayan Macar, Çuvaş, Gagavuz, Moğol ve hatta Kırgız, Özbek, Kazak soyundan olanları ise düşman bellerler. Türbanı savunurlar. Arap gibi ibadet ederler, Arap gibi giyinirler, Arap gibi yaşarlar. Türklükle ilgisi olmayan Arvasi gibi Arapları akıl hocası olarak görüp başbuğ kavramıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan Türkeş'i başbuğ diye yutturmaya çalışırlar. Yani düpedüz İslamcıdırlar.
Türkçüler ise Atatürk'ü son başbuğ, Atsız Ata'yı yolbaşçı bilirler. Hangi dinin mensubu olursa olsun Türk soyundan gelen Macar, Çuvaş, Gagavuz, Moğol, Tatar, Türkmen, Kırgız, Özbek, Kazak olanları kardeş bilirler. Türkçülüğe inanırlar, en ufak bir ödün vermezler.
Ülkücüler Türk İslamcıdır. Yani Türk olmayan unsurları (Kürt, Pomak, Çeçen, Arap gibi) Müslüman oldukları için kardeş ilan ederler ve onları Turanlı olarak kabul ederler. Türk olup Müslüman olmayan Macar, Çuvaş, Gagavuz, Moğol ve hatta Kırgız, Özbek, Kazak soyundan olanları ise düşman bellerler. Türbanı savunurlar. Arap gibi ibadet ederler, Arap gibi giyinirler, Arap gibi yaşarlar. Türklükle ilgisi olmayan Arvasi gibi Arapları akıl hocası olarak görüp başbuğ kavramıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan Türkeş'i başbuğ diye yutturmaya çalışırlar. Yani düpedüz İslamcıdırlar.
Türkçüler ise Atatürk'ü son başbuğ, Atsız Ata'yı yolbaşçı bilirler. Hangi dinin mensubu olursa olsun Türk soyundan gelen Macar, Çuvaş, Gagavuz, Moğol, Tatar, Türkmen, Kırgız, Özbek, Kazak olanları kardeş bilirler. Türkçülüğe inanırlar, en ufak bir ödün vermezler.
Ülkücülük ve Türkçülüğün birbirinden tamamen farklı olduğunu, Türkçülüğün ülkemizdeki yolbaşçısı olan Atsız Ata'nın yazılarında da görebilmiriz.
ATSIZ - "Ne Yaptığını Bilmeyenler" makalesinden: 
Aynı
   madalyonun öteki yüzündeki manzara da daha az acıklı değildir: 28  
Mayıs  günü Ankara'da öldürülen Ali Balseven'in başına gelen iş yine  
sosyal  hastalıklara karşı aşısız bir güruhun marifetidir: 1948 Maraş  
doğumlu  olup sıkıntılı bir hayat mücadelesinden sonra Ankara Ziraat  
Fakültesine  giren ve gözü pek, katıksız Türkçü bir genç olan Ali  
Balseven milliyetçi  partidir diye MHP ye girip bu partiden, Türkçü  
olmadığı kesinlikle  anlaşıldıktan sonra çıktığı için üstüne çektiği  
düşmanlıklar sebebiyle  ve kahpece öldürülmüştür.
Balseven'i
  öldürenler bir  kere nâmert insanlardır. Mert olsalardı silâhsız bir  
kişinin üzerine  silâhlı birkaç kişiyle saldırmaz, görülecek hesapları  
varsa onu eşit  şartlarda erkekçe vuruşmaya çağırırlardı. Sonra bunlar  
kuş beyinli  yaratıklardır. Bu davranışın kendilerine bir şey  
kazandırmayıp çok şey  kaybettireceği, Balseven gibi düşünenlere ise çok
  şey kazandıracağını  düşünememişlerdir. Onlara hatırlatalım: Türkçülük
  kolay iş değildir.
ATSIZ - "Veda" makalesinden: 
Türkçülüğü
   gösteriş vasıtası diye kullanan, fakat er meydanında kahpeleşenleri  
biz  1944–1945 Dâvası'nda bizzat gördük. Bir iman ve irade işi olan   
Türkçülüğün içinde imanı zayıf, karakteri çürük olanların işi yoktur.   
Türkçülük kemiyet değil, keyfiyet işidir. Az fakat öz kimselerden   
mürekkep bir Türkçü teşkilât sıkı bir disiplin altında çalışmak şartıyla
   ırkımızı terakkinin doruğuna ulaştırabilir.
Atsız Ata'nın yukarıdaki yazılarından da belli olduğu üzere; bazılarının
   "başbuğ" bellediği (ama başbuğlukla hiçbir ilgisi olmayan) Türkeş, Atsız'a ihanet etmiştir.Türkçülük fikriyatına daha sonraları oy kaygısı nedeniyle İslamcılığı bulaştırmış ve adına "Türk-İslam sentezi" dedikleri şeyi icat etmiştir. Türk-İslam sentezinin Türkçülükle hiçbir ilgisi yoktur. Ülkemizdeki Turan kökenli (Türkmen, Tatar, Yörük, Mavan, Nogay, Karapapak vesaire) nice insanın özbeöz Türk olmalarına rağmen Türkçülük fikriyatına mesafeli olmalarının tek nedeni Türkeş'in Türkçü görünümlü İslamcı politikalarıdır. Türk olmayanlar bile Türklüğe bu kadar zarar vermemişlerdir.
MHP
   ile Türkçüler arasındaki ayrılma, 1944 Türkçülük Turancılık davası   
yargılamalarında Türkeş'in, Atsız Ata'yı satması yarı yolda bırakması,  
 diğer bir deyişle ihanet etmesinden sonra ve 1969 Adana Kongresinde   
CKMP'nin isim ve amblem değişikliği konusunda ikiliklerle birlikte   
başlamıştır.
MHP içindeki İslamcı kanadın üç hilal   
olmasını istedikleri amblemi karsılarındaki Türkçü kesimin Bozkurt   
olarak istemesi ile beraber ilk görüş ayrılığı kendini göstermistir.
Bu
   arada parti içinde yapılan görüşmelerde Rıfat Baykal ve Muzaffer  
Özdağ,  Bozkurt ambleminden yana tavır koyarak MHP içindeki İslamcı  
akımdan  yana olan başta Yüksel Serdengeçti, Dündar Taşer, Faruk  
Akkulah, Hüseyin  Üzmez gibi partililere karşı taraf olmuşlardı.
Kongre
   esnasında serdengeçtinin ''Biz Osmanlı torunlarıyız, Üç Hilalin 
amblem   olması gerekir!''sözü CKMP'nin büyük bölümünde destek 
bulmuştur.
İstanbul   Türkçüler Derneği ve üniversiteli 
Türkçüler buna şiddetle karşı  çıkarak  Bozkurt ambleminin kabulünü 
istemekteydiler. Parti içinde ise  asker  kökenliler, Atsız Ata'nın 
izinden gidenler yine aynı görüşün   paylaşımcıları oldular.
CKMP'nin
 kurultayında Türkçüler   ile hilalciler arasında gerginlikler 
oluşmaktaydı, Türkçüler gösteriler   yaparak amblem konusunda taviz 
vermediler.
Türkçü  gruba  destek veren Rıfat Baykal, 
Muzaffer Özdağ ile beraber Abdulhaluk  Çay,  Niyazi Adıgüzel, Ufuk 
Şehri, Mustafa Ok, Kürşat Özkan gibi önemli   kişiler vardı.
Kurultay
 divanı parti ismini "Milliyetci   Hareket", amblemini Üç Hilal olarak 
değiştirmiştir. Bunun üzerine   kurultayda karışıklıklar ve sertlikler 
meydana gelmiştir. MHP içinde   Türkçü kesime karşı düşmanca tavır 
kongrede Türkçüleri destekleyen divan   başkanı Orhan Kaleli'nin 
görevinden alınmasıyla aleni bir hal  almıştır.
Kongreden 
 sonra Türkçüler aralarında toplantı  düzenleyerek kongreyi  
tartışmışlardır. Sonuç olarak MHP'nin Türkçülükle  bağdaşmadığını 
İslamcı  bir hal aldığını ve MHP ile yolların ayrılması  gerektiği 
kararına  varmışlardır. Lider, teşkilat, doktrin anlayışı ön  planda 
olan fikir ve  kadro anlayışının geri plana atıldığı Türkçülükten  uzak 
sentezci,  ümmetçi bir parti ile Türkçü, laik kesim tamamen  yollarını 
ayırmıştır.  1969 Adana Kongresi ile beraber MHP içindeki  Türkçülüğü 
reddeden,  sentezci ve ümmetçi fikrin hakimiyeti adana  kongresinde çok 
bariz  örneklerle su üstüne çıkmıştır.
İlk  olarak dönemin
  Adana İl Başkanı Faruk Akkulah'ın konuşmasında MHP'nin  mantığını  
açıklayan bir bölüm budur: ''Partimiz ben Türk'üm diyen ve  kendini Türk
  sayan her insanı Türk kabul eder ve ırkçılığı tamamıyla  reddeder. Biz
  milleti kanda değil, kültür ve ideal birliğinde  arıyoruz."
İkinci
  olarak kongrede Sadi Somuncuoğlu ve  Kamil Turan'ın Bozkurt amblemli  
gençleri ''Aranızda Şamanist olmayan  Şamanistler var!'' diyerek  
kışkırtıcı laflarda bulunması ve Bozkurt'un  bir totem olduğunu (put  
olduğunu), İslam'la bağdaşmadığını belirten  saçma sapan laflarla 
gençler  arasına nifak sokmaya yönelik laflar  ettiğini unutmamamız 
gerekir.
Ayrıca  tüzükte bulunan  Atatürkçülük maddesinin 
kaldırılmasına yönelik  çalışmalar olması bu  maddelerin 
değiştirilmesine yönelik çalışmalar  partide bulunan anti  Atatürkçü, 
tarikatcı kesimin varlığının ispatıdır.
Türk-İslam   
davası yönündeki bir parti ile birlikte siyaset yapılamayacağına karar  
 veren Türkçüler, partiden ayrılmaya karar vermişlerdir. Kendilerinin   
idealist insanlar olduğunu belirten Rıfat Baykal ve Muzaffer Özdağ MHP  
 yönetimini politik ve oy avcısı olarak nitelendirerek MHP'nin İslami   
değerlere bağlı, tarikat ve cemaat mensubu kişilere adaylık teklif   
ettiğini ve bunları aday olarak gösterdiğini de açıklamışlardır. Baykal,
   Özdağ ve arkadaşları MHP'nin oy avcılığı, din istismarcılığı 
yaptığını   MHP'nin İslamcı, Atatürk ilke ve inkılaplarına muhalif bir 
çizgide   ilerlediğinin tespitine karar verip partiden ayrılmalarını 
gerekçelerini   böylelikle açıklamışlardır.
Kongre öncesi 
Türkeş   özellikle Türkçülere amblemin Bozkurt olacağının garantisini 
vermiştir.   Fakat kongrede bunun Bozkurt olmayacağı belli olmuştur.
Netice
   itibariyle 1969 Adana Kongresinde Türkçüler ile MHP arasında büyük   
uçurumlar oluşmuştur. MHP Türkçülükten taviz veren bir yapı oluşturarak 
  siyaset Türkçülüğünde yer almıştır.
MHP artık İslamcı,  
 sentezci bir parti olmuştur. İslamcılar sürekli "Tanrı yok, Allah var, 
  Bozkurt, yok hilal var, ırkçılık yok, ümmetçilik var!" bilinciyle   
Türkçülere karşı Türk ırkının üstünlüğüne inananlara karşı cephe   
almışlardır.
Bu danışıklı dövüş yıllardır devam   
etmektedir. MHP'nin ise durumu bellidir Türklük bilinciyle yaşayan   
insanların milliyetçi bir parti görünümüne aldanarak verdiği oylarla   
ayakta durmaktır.
1969 tarihi bir dönüm noktasıdır. ABD'den patentli Türk-İslam sentezinin görüş olarak benimsendiği tarihtir.
Türk-İslam
   sentezi 1960'lı yıllarda ABD'nin hemen hemen tüm dünya ülkelerinde   
sistematik bir şekilde uyguladığı anti-komünizm politikasının ürünüdür.
Milliyet
   ve din kavramlarını reddeden komünizm ile mücadele etmenin yolu 
olarak   milliyetçilik ile din karışımı suni akımlar ABD tarafından 
birçok  ülkede  oluşturulmuştur. Hıristiyan ülkelerde Hıristiyanlık ile o
  ülkenin  milliyetçiliği karıştırılarak anti-komünist akımlar  
oluşturulmuş,  Türkiye'de ise Türk-İslam sentezi peydahlanmıştır.
Geniş
   kitleler Türkeş adını ne zaman duydular? Daha çok 1960 İhtilalinde...
   1960 İhtilalinde şu deniyor: "Türkeş'i tanıyoruz. Irkçılık-Turancılık
   davasında Türkçülerle beraber yargılandı." Evet... Yargılandı da,   
yargılanma sebebi Atsız Ata'ya yazdığı mektuplardı.
O   
mektuplar bulunmasa yargılanmasına da bir sebep yoktu aslında... Neden  
 kimse Türkeş'in mahkeme heyetine o tarihlerde yazdığı "pişmanlık"   
ifadeleri ile dolu "Ben suçsuzum, affımı istiyorum..." şeklindeki   
mektuptan bahsetmiyor.
Tırnaklarının çekildiği de   
yalandır. Birileri ismini destanlaştırmak için bunu söylüyorlar.   
Türkeş'in tırnakları çekilmemiştir. Kendi ifadesidir tırnaklarının   
çekilmediği... Bunu Yavuz Bülent Bakiler Türkeş'in ağzından duyduğunu   
söylüyor. Ama, başta Atsız Ata olmak üzere bütün Türkçüler müthiş   
işkencelerden geçtiler. Ama hiçbir zaman mektup yazma gibi bir zayıflığa
   düşmediler. "Türk'üz, bize isnat edilen suçta ırkçılık ise biz   
ırkçıyız. Kim haklı kim haksız tarih önünde anlaşılır!" diye   
haykırdılar.
Başbuğ; "Ordulara başkumandanlık ederek, meydan savaşlarında büyük zaferler kazanıp yeni bir Türk devleti kuran komutan" demektir.
Bazılarının"başbuğ" dediği Türkeş;
* Hangi ordulara başkumandanlık etmiştir?
* Hangi meydan savaşlarında büyük zaferler kazanmıştır?
* Hangi yeni Türk devletini kurmuştur?
Son olarak MHP'nin güncel durumuyla ilgili haberlere de değinelim ve yazımıza son verelim.
MHP'den BDP'ye (PKK'nın siyasi uzantısına) geçen Van Başkale MHP İlçe Teşkilatı üyeleri:
MHP'lilerle BDP'liler (PKK'nın siyasi uzantısı) karşılıklı göbek dansı yapıyorlar:
Ermenileri dost olarak gördüğünü ifade eden Türkeş:
Türkçü olduğu sanılan MHP'nin Ermeni adayıyla ilgili bir haber:



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kanunlar dâhilinde; küfür, hakaret ve tehdit içeren sözcükler kullanmaksızın yorum yapabilirsiniz. Yorumunuz, kurallara uygun ise onaylandıktan sonra gösterilecektir.