Bu Blogda Ara

20 Mayıs 2018 Pazar

UNUTULANLAR DIŞINDA HAKİKATEN YENİ BİR ŞEY YOKMUŞ!

UNUTULANLAR DIŞINDA HAKİKATEN YENİ BİR ŞEY YOKMUŞ!

Şu dakikadan itibaren HEPAR ve Osman Pamukoğlu benim için siyasi anlamda bitmiştir. Pamukoğlu iyi bir askerdir ama kötü bir siyasetçidir. Bunu 24 Haziran Seçimleri öncesinde yaptığı açıklamayla görmüş olduk.

İYİ Parti'den davet beklemişti, davet gelirse davete icabet edeceğini söylemişti. Davet gelmeyince de teşkilatıyla beraber Perinçek'e destek vereceğini açıkladı:



Perinçek'in ne olduğunu, neci olduğunu aşağıdaki görselden anlayabilirsiniz:


Perinçek, Apo denen şerefsizle yanyana olduğu fotoğraflarıyla ilgili açıklamalar da yapmıştı. O dönem gazeteci olduğunu, gazeteci kimliğiyle Apo itinin yanına gittiğini ifade etmişti. O dönem birçok gazetecinin Apo denen kansızla görüştüklerini ve onların da Apo denen hainle yanyana fotoğraflarının olduğunu söylemişti.

Doğrudur. Apo itiyle birçok gazeteci görüşmüştür. Bu bir sır değildir. Mehmet Ali Birand, Fatih Altaylı gibi birçok gazeteci Apo denen katille görüşmüştür. Ama bu gazetecilerin hiçbiri yılışık yılışık pozlar vermemiştir, Apo denen şerefsize ve Apo şerefsizinin yanındaki teröristlere çiçek de vermemişlerdir.

Perinçek, Apo şerefsiziyle "gazeteci kimliği" ile görüştüğünü iddia ediyor. PKK terörüne karşı olduğunu anlatmaya çalışıyor. Peki, o zaman aşağıdaki fotoğrafı sunuyorum. PKK'nın sözcülerinden Sırrı Sakık'la "gazeteci kimliği" ile mi rakı kadehi tokuşturuyordu?




Dolayısıyla Perinçek'in bu açıklamaları tatmin edici değildir. Perinçek'in yayın organı olan 2000'e Doğru adlı yayın organı, vakti zamanında "Kürtlere Özerklik" konulu bir başlık da yapmıştır. Üstelik, bunu Atatürk'ün adını kullanarak yapma cüretini göstermiştir:



Perinçek'in aynı yayın organında vakti zamanında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saydırdığını bilmeyen yoktur. Sadece bir örnek sunacağım (birçok örnek var ama bir tane bile yeterlidir). Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Cudi'de PKK'lılara kimyasal silah kullandığını iddia etmektedir:



Apo denen şerefsizle elele kolkola fotoğraflar çektiren, PKK'lı şerefsizlere çiçek uzatırken yılışık yılışık sırıtarak pozlar veren, PKK'nın sözcüleriyle karşılıklı rakı kadehi tokuşturan, PKK'lıları mağdur ve Türk Silahlı Kuvvetlerini savaş suçlusu gibi göstermeye çalışan bu adam yaptığı keskin manevralarla nam salmış bir adamdır. Türk Milleti'nin sevgisini ve saygısını kazanan Osman Pamukoğlu gibi bir komutanın bu adama yanaşması HEPAR'a şu ana dek destek vermiş olan birçok kişide şok etkisi yaratmıştır. Ayrıca Perinçek, 24 Haziran Seçimleri öncesinde CHP'nin desteğiyle 100.000 imza toplayarak cumhurbaşkanlığına aday olan kişiler arasında yer alabilmiştir. Ama 100.000 imzayı toplamasından hemen sonra CHP'ye destek olmayacağını açıklamıştır. Dahası, 2. turda Recep Tayyip Erdoğan'a destek olacağını belirtmiştir.

Çok taze olan bu gelişmeyle ilgili olarak sosyal medyada birçok HEPAR gönüllüsü "Osman Paşa'nın vardır bir bildiği" diye yorumlar yapmaktadır. Başımıza gelen birçok kötü durum biat kültüründen dolayı başımıza gelmiştir, "falanca efendinin vardır bir bildiği" düşüncesinden kaynaklanmaktadır. 

Osman Pamukoğlu'na İYİ Parti'den davet gelmemişti. İYİ Parti'de asker kökenli bir sürü adam var. Korgeneral var, tümgeneral var. Bunların hiçbiri davet edilmedi. Hepsi kendileri gittiler.

Perinçek, şu anda AKP'ye hizmet etmektedir. Bu adama destek olmak, AKP'ye destek olmaktır. Dolayısıyla Osman Pamukoğlu da şu anda AKP'ye destek vermektedir.


18 Mayıs 2018 Cuma

MÜSLÜMAN KARDEŞİM!

MÜSLÜMAN KARDEŞİM!

Kuzey Afrika'dan Balkanlar'a, Anadolu'dan Kafkasya'ya, Ortadoğu'dan Arabistan'a, Batı Asya'dan Orta Asya'ya, Güneydoğu Asya'dan daha nice yerlere kadar birçok ülkede toplam 2.000.000.000 (iki milyar) Müslüman insan yaşıyor.

Dünyadaki Musevi sayısı ise yaklaşık olarak 20.000.000 (yirmi milyon) kişi.

Yani Müslüman sayısı, Musevi sayısının yaklaşık olarak 100 katı.

Ama kıç kadar İsrail ile başa çıkamıyorsun. İsrail'le başa çıkamadığın gibi, İsrail'in etkin olduğu ülkeler de senin hayatını tehdit ediyor. Mesela ABD, İngiltere, Fransa, Almanya...

Neden, biliyor musun?

Sen çocuklarının beynini hurafelerle dolduruyorsun. Museviler ise çocuklarını eğitirken bilim ve teknolojiye ağırlık veriyor.

Sen peygamber tarihi, Kuran okuma yarışması, ezan okuma yarışması gibi konularla uğraşırken Museviler dünyaya hakim olacakları bilgileri küçük yaşlardan itibaren öğreniyorlar.

Sen kız çocuğunun okumasına bile karşı çıkıyorsun, çoğu zaman kadınları insandan saymıyorsun ama Museviler İsrail'de kadınlara bile askeri eğitim veriyorlar.

Sen HES adı altında yapılan işlerle kurutulan derelerine bile sahip çıkamıyorken beğenmediğin o İsrail deniz suyunu arıtarak içme suyu elde ediyor.

Sen verimli topraklarını betona boğarken İsrail çölün ortasında çok ciddi anlamda tarım yapıyor ve ürünlerini dünyaya pazarlıyor.

Adamlar 3.000 yıl önce Babil'den sürülüp dünyanın dört bir yanına dağıtıldıkları halde dillerini unutmamışlar, harflerini unutmamışlar. Ama sen daha 100 yıl önceki Kurtuluş Savaşı'na bile sahip çıkmayı beceremiyorsun. Milli bayramlarına sahip çıkamıyorsun.

Yani aslında başına gelenleri fazlasıyla hak ediyorsun.

15 Mayıs 2018 Salı

İSRAİL-FİLİSTİN KAVGASI BİZİM KAVGAMIZ DEĞİLDİR

İSRAİL-FİLİSTİN KAVGASI BİZİM KAVGAMIZ DEĞİLDİR

Bu yazımı okumadan önce konuyla ilgili olan ve uzun zaman önce yazmış olduğum diğer yazıma bakmanızı öneriyorum:


15 Mayıs 2018 itibariyle İsrail-Filistin arasındaki savaş kızıştı. ABD'nin temsilciliğini Kudüs'e taşımasıyla bölgedeki gerginlik arttı. İsrail'in protestolara sert bir şekilde müdahale etmesiyle ölenler ve yaralananlar oldu.

Bu olayla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler ülkemizde 3 günlük yas ilan ettiler. Yıllardır o kadar insanımız katledildi, hayatını kaybetti, askerlerimiz ve polislerimizin topluca şehit edildiği anlar oldu ama ben yas ilan edildiğini hiç hatırlamıyorum.

İsrail ile Filistin arasındaki kavga bizim kavgamız değildir. İbrahim'in İshak adlı oğlunun torunları olan İsraillilerle ile İbrahim'in İsmail adlı oğlunun torunları olan Filistinliler arasındaki kavga, Oğuz Kağan'ın torunları olan bizleri ilgilendirmemelidir.

İsrail ne kadar düşmansa Filistin de o kadar düşmandır. Filistin, yakın tarihteki atamız olan Osmanlı'yı sırtından kalleşçe vurmuştur ve bunun bedelini ödemektedir.

Filistinlilerin bayrağı, Araplarla işbirliği yapan İngiliz diplomat Sir Mark Sykes'ın tasarımıdır. Osmanlı'ya ihanet eden Şerif Hüseyin adlı Türk düşmanı Arap'ın 1916'da Osmanlı'ya ihanetinin simgesi olmuştur. 1964'te FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) tarafından resmi bayrak olarak benimsenmiştir. Bayraktaki siyah renk Abbasileri, beyaz renk Emevileri, Yeşil renk Fatımileri, kırmızı renk 1916'da Türkleri haince vuran Şerif Hüseyin'in kabilesi olan Haşimoğlulları kabilesini temsil eder. Türklere ihanet eden Arap devletlerinin çoğunun bayrağı aşağı yukarı bu tasarımdadır. FKÖ, Türkiye aleyhine faaliyet göstermiş olan birçok yasadışı örgütün (yani terör örgütlerinin) ortağı olmuştur (ASALA'dan THKO'ya, TİKKO'dan DHKP-C'ye, PKK'ya kadar).

Dolayısıyla Türklerin Filistinlilerin bayraklarını sağa sola asmaları tam anlamıyla bir mankurtluk göstergesidir.

Bizim kavgamız Kerkük, Telafer, Bayırbucak, Kırım, Karabağ, Hocalı, Doğu Türkistan ve daha nice Türk yurdundaki kavgalardır.

Hain İsrail ile en az İsrail kadar hain olan Filistin arasındaki kavga biz Türkleri zerre kadar ilgilendirmemelidir.

Filistinlilerin bayrağındaki anlamlar:


Filistin'in Ermenilere destek vermek amacıyla sözde Ermeni soykırımı için bastırdığı resmi pul:


Filistin'in bir zamanlar başında bulunan Yaser Arafat, sözde Ermeni soykırımını destekleyen ve kardeşimiz Azerbaycan'ın Ermenistan tarafından işgal edilmesi gerektiğini savunan bir Türk düşmanı idi:



11 Nisan 2018 Çarşamba

FACEBOOK TOPLULUK STANDARTLARI: FACEBOOK'UN ÇİFTE STANDARTÇILIĞI!

FACEBOOK TOPLULUK STANDARTLARI: FACEBOOK'UN ÇİFTE STANDARTÇILIĞI!

Facebook'u yıllardır kullanıyorum. Bazen goygoy yapıyorum, bazen ciddi şeyler paylaşıyorum. Ciddi şeyler paylaştığımda gündemim genellikle siyasetten veya ülke gündemindeki olaylardan oluşuyor.

Geçenlerde Atatürk'e hakaret ve iftiralar sıralayan bir şerefsiz hakkında Facebook'a bildirimde bulundum. Atatürk'ün fotoğrafına montajlar yapan ve Atatürk'e karşı ağza alınmayacak küfürler sıralayan şerefsiz oğlu şerefsiz herifi Facebook'a bildirdim.

Facebook'tan cevap geldi. Şerefsiz herifin paylaşımının Facebook Topluluk Standartları'nı ihlâl etmediği bildirildi. Bunlar nasıl standartlarsa, şerefsiz herifin biri çıkıp Atatürk'e dümdüz gidebiliyor.



Aradan bir zaman geçti. Birkaç gün önce...

Bir başka acayip tip, Türk ve Kürt tarihi ile ilgili bilgiler (?) yazıyordu. Buna göre Türkler Kürt kökenliymiş, Oğuz Kağan bir Kürt beyi imiş, Oğuz boylarının hepsi Kürt boyuymuş, hatta Kayı boyunun kökeni adı K ile başlayan bir Kürt aşiretine dayanıyormuş, aslında Türk diye bir şey yokmuş, biz Türkler tarihimizi bilmiyormuşuz ve uyduruk tarihler yazıyormuşuz.

Tarih bilgisi olmayan, kendi soysuzluğunu başkalarının soyundan nemalanmaya çalışarak gidermeye çalışan herifin paylaşımı:



Bu herife sövmedim, hakaret falan da etmedim. Sadece "Ataları belli olmayan virüsler, bizim atalarımızdan nemalanarak tarih yaratmaya kalkışıyorlar." yazdım.

Aradan beş dakika geçmedi, Facebook'ta paylaşım yapmam bir aylığına yasaklandı. Facebook'tan gelen bildirimde, Facebook Topluluk Standartları'nı ihlâl ettiğime dair uyarı vardı.

Bunlar nasıl standartlarsa artık; bazı kansızlar Atatürk'e sayıp sövünce o standartları ihlâl etmiş olmuyorlar, ama Türklükle resmen dalga geçen bir soytarıya haddini bildirdiğimizde o standartları ihlâl etmiş oluyoruz!

Bir başka Facebook hesabını ödünç olarak kullanarak bu durumu Facebook'ta beni tanıyanlara izah etme gereği duydum. "Böyle böyle bir durum oldu, Facebook'un bir aylık ceza aldı. Atatürk'e dümdüz giden şerefsizlere hiçbir işlem yapmıyorsunuz, ama Türklükle dalga geçen bir soytarıya tepki verince hesabımızı cezalandırıyorsunuz! Bunlar ne biçim standartlar!" gibisinden bir açıklama yaptım. Aradan yarım saat geçmedi, o hesap da bir aylık bir ceza aldı.

Şimdi diyeceksiniz ki, arkadaş listenden biri yasaklatmıştır.

Mümkün değil. Arkadaş listemde bunu yapabilecek bir kansız yok. Hepsini şahsen tanırım. Çoğu kafadengimdir. Kafadengim olmayanlar da aramda hiçbir sorun olmayan, arada sırada muhabbet ettiğim, sevdiğim, akrabam veya arkadaş çevremden olan insanlardır. Beni tanıyan hiç kimse arkamdan iş çevirmeye zaten cesaret edemez.

Peki, arkadaş listemde olmayan biri mi Facebook'a yoğun bildirimlerde bulunup bu işlemi yaptırdı? Bu da mümkün değil. Paylaşımlarım sadece arkadaş listemdekilerin görebileceği şekilde ayarlı.

Paylaşımım ve yorumum zaten küfür, hakaret, argo, tehdit içerikli de değil.

Bu durumda bir tane seçenek kalıyor: Facebook'un Türkiye'deki temsilcileri -kimlerse artık- muhtemelen Türklükle problemi olan kişilerden oluşuyor, özellikle Türk milliyetçisi olan insanları bir şekilde takip ediyorlar ve her fırsatta Facebook'ta mobbing uyguluyorlar. Atatürk'e karşı yapılan hakaretlere ses etmiyorlar. Seversiniz veya sevmezsiniz, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN'a yapılan hakaretlere ses etmiyorlar. Bu hakaretleri şikâyet ettiğimizde paylaşımın Facebook Topluluk Standartları'nı ihlâl etmediğini söylüyorlar.

Türklüğe düşmanca maddeler barındıran Vikipedi'ye erişim nasıl yasaklandıysa, Facebook'a da aynı nedenlerle erişim yasaklanmalıdır. Vikipedi nasıl geri vites yaptıysa Facebook da geri vites yapmaya mecbur kalacaktır.

Facebook Topluluk Standartları olarak adlandırılan şey tam anlamıyla bir çifte standarttır. Bu standartlara göre Türklüğe ve Türk Milleti'nin değerlerine sövmek serbest iken bu şerefsizlere tepki göstermek suçtur.


17 Ocak 2018 Çarşamba

ÜLKEMİZDE SOSYAL MEDYADA İNSAN TİPLERİ

ÜLKEMİZDE SOSYAL MEDYADA İNSAN TİPLERİ

Günümüzde sosyal medya hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldu. İnsanlar günlük hayatlarının önemli bir bölümünü sosyal medyada geçirmekteler. Dolayısıyla, kişiliklerini de sosyal medyaya yansıtmaktalar. Hal böyle olunca sosyal medyada insan tipleri konusunda gırgırla karışık tespitler yapmak da farz oldu.

Şimdi bunları kategoriler halinde sıralayalım:

1- Sevgi Pıtırcıkları: Geneli bayandır, ama aralarında erkekler de vardır. Çoğu zaman sevgi, hoşgörü, aşk temalı paylaşımlarda bulunurlar. Bunlar çoğu zaman arka planda bir manzara resmi veya fotoğrafı (tercihen deniz kıyısı), görselin üstünde bir şiirden seçilmiş birkaç dize bulunur. Naif insanlardır, kırılgan insanlardır, kibar insanlardır. Ama yine de onları kızdırmamak gerekir. Genellikle siyaset paylaşmazlar, siyasi renklerini çok belli etmezler. Melankolik tiplerdir. Büyük çoğunluğu kedi seven insanlardır. Facebook ve Instagram’da boy gösterirler.

2- Sıkı Siyasetçiler: Sosyal medyayı çoğu zaman siyaset yapmak için kullanırlar. Karşıt görüşe muhalif paylaşımlarda bulunurlar. Paylaşımlarını çoğu zaman görsel ögelerle ve sloganlarla desteklerler. Kendi aralarında milliyetçiler, aşırı solcular, sosyal demokratlar, dinci/dindarlar gibi çeşitlere ayrılırlar. Karşı görüşten genelde çok hazzetmezler. Epey takipçileri vardır. Paylaşımlarına yapılan destekleyici yorumlara bazen cevap verirler, ama paylaşımlarına muhalefet içeren yorumlara illa cevap verirler ve bu hal çoğu zaman karşılıklı küfürleşmelere kadar gidebilir. Facebook ve Twitter vazgeçilmezleridir. Paylaşımlarında çoğu zaman büyük harfler kullanmaktadırlar.

3- Meslekçiler/Uzmanlar: Sosyal medyayı mesleki anlamda kullanırlar. Meslekleriyle ilgili haberler, duyurular, etkinlikler ve gelişmeleri paylaşırlar. Genel anlamda mesleki konularda birer başvuru kaynakları olan bu insanlar, meslekleri konusunda sınıf atlamaya meyillidirler. Sadece belli bir hobi alanında paylaşım yapanları da bu grupta inceleyebiliriz. Mesela sadece sporla ilgili paylaşımlar yapanlar, sadece akvaryumla ilgili paylaşımlar yapanlar, sadece fotoğrafçılıkla ilgili paylaşımlar yapanlar, sadece maket tasarımlarıyla ilgili paylaşımlar da bu kategoride değerlendirilebilir. Çoğu (özellikle memur ve öğretmen olanları) Türkçeyi genelde güzel kullanırlar.

4- Cıvıklar, Sözlükçüler: Sosyal medyayı genelde gırgır yapmak, sağa sola laf sokmak gibi eğlence amaçlı kullanırlar. Ekşi Sözlük’ten ilham alarak ortaya çıkan sözlük sitesi topluluklarına üyedirler. Hiçbir şeyi ciddiye almazlar ve kendilerine göre jargonları vardır. Ne zaman ciddi oldukları, ne zaman gırgır yaptıkları bazen anlaşılamayabilir. İnternette “caps” denen paylaşım türünü kullanmalarıyla bilinirler. Bazen insanların hassas oldukları konulardaki paylaşımlarına da gırgır ve şamatayla yorumlar yaptıklarında bol küfürlü kavgaların çıkması kuvvetle muhtemeldir. Bu kategorideki insanların çoğu ergenlik dönemi içindedir. İnternet âleminde “amk, mk, aq” gibi küfür ifadelerinin en sık kullanıcısı bu vatandaşlardır. Türkçeyi dejenere bir şekilde kullanmayı marifet sanarlar. Facebook’u kullanırlar ve genelde birden fazla kullanıcı hesapları vardır.

5- Sinsiler: Bunlar sosyal medya sitelerine üye olsalar bile ortalıkta pek görünmezler. Yani ayda bir veya iki, hatta bazen birkaç ayda bir paylaşım yaparlar. Mesela aylarca hiçbir paylaşımda bulunmazlar, ama tuttukları futbol takımının maçının olduğu akşam “goool” veya “bu biiir” şeklinde kısa kısa paylaşımlar yapabilirler. Değişik insanlardır. Günlük hayatlarında da çoğu zaman ketum tiplerdir. Varlıkları yoklukları pek belli değildir.

6- Hayırlı Cumalarcılar: Bunlar diğer kategorilerde de yer alabilirler. Her Cuma sabahı mutlaka “Hayırlı Cumalar” konulu paylaşımları illa vardır. Bu kategoridekiler 2. maddemizde ele aldığımız Sıkı Siyasetçiler kategorisinde de kendilerini gösterirler. Özellikle AKP, MHP gibi sağ siyasi partilerin destekçilerinin tamamına yakını bu kategoride başı çekmektedir. Bu insanlar bazen süslü görsel ögelerle desteklenmiş ve dua veya ayet içeren paylaşımları yaymalarıyla bilinir. Mevlana, Yunus Emre gibi kişilerin hayranıdırlar. Her türlü sosyal medya sitesinde bunlardan görebilirsiniz.

7- Var Ama Yoklar: Bunlar herhangi bir sosyal medya sitesine zamanında üye olurlar, bir daha ortalıkta görünmezler. Birçok özellik bakımından Sinsiler kategorisindekilere benzeseler de hiçbir paylaşım yapmamalarıyla onlardan ayrılırlar. Çoğu Facebook’a üye olmuş, ama ortamın yozlaştığını fark ederek daha ciddi bir ortam olduğunu düşündükleri Twitter ve Instagram gibi sitelere transfer olmuşlardır.

8- Etkinlikçiler: Sosyal medya üzerinden etkinlik, imza kampanyası başlatmaya meraklıdırlar. Mesela toplumsal bir olay var, bir durum var; bununla ilgili düzenlenen imza kampanyalarında epey etkin görevler alırlar. 2. maddemizde anlatılan Sıkı Siyasetçiler ve 3. maddemizde anlatılan Meslekçiler/Uzmanlar arasında etkinlikçilere bol miktarda rastlanılmaktadır. Bunların bir de eğlenceye yönelik olan rock/metal festivali duyurucuları vardır.

9- Selficiler: Egoları yüksektir. Diğer kategorilerdekiler de zaman zaman selfie (özçekim) yapıp paylaşsalar da, bu kategoride değerlendirdiğimiz kişilerin paylaşımlarının çoğu neredeyse sadece selfie (özçekim) yapıp paylaşmalarıyla bilinirler. Tek elleriyle kendi fotoğraflarını çekip paylaşırlar ve fotoğrafın altında genelde “kayak yaparken ben, dostlar meclisindeyken ben, bilmem nerede kahvaltı keyfi” türünden yazılar yazarlar. 1. maddede anlattığımız Sevgi Pıtırcıklarına yakındırlar. Instagram’da bol miktarda bunlardan vardır. Facebook da bunların çok fazla boy gösterdikleri ortamlardır. Bunları Twitter gibi sitelerde çok fazla göremezsiniz.

10- Alışverişçiler: Sosyal medyayı alışveriş yapmak, elindeki şeyleri satmak, takas yapmak için kullanırlar. Siyasetle veya başka şeylerle çok fazla ilgileri yoktur. Genelde Facebook’u kullanırlar ve alışveriş gruplarında boy gösterirler. Sürekli bir şeyler satmak için ilanlar verirler. Araba satış grupları, yedek parça grupları, evcil hayvan grupları, aksesuar grupları gibi pek çok grup kategorisinde bunlardan bol miktarda görebiliriz. Bunların arasında 5. maddede anlattığımız Hayırlı Cumalarcılar bol miktarda vardır. Özellikle Cuma günleri satış ilanı verdiklerinde “selamın aleyküm, hepinize hayırlı kazançlar” gibisinden girizgâh yaparak ilan verirler. Türkçe yazım kurallarına hiç uymazlar. Mesela "herkes" sözcüğünü "herkez" şeklinde yazmakta ısrar ederler.

11- Libidosu Yüksekler: Sosyal medyayı genelde karşı cinsle duygusal veya cinsel anlamda ilişki kurmak için kullanırlar. Twitter ile pek işleri olmasa da illa Facebook ve Instagram hesapları vardır. Karşı cinsle ilişki kurmak için genelde Badoo gibi siteleri de sıklıkla kullanırlar. Çoğu erkektir. Aralarında niyeti bozmuş bayanlar da bir hayli çoktur. Ciddi konularla çoğu zaman işleri olmaz. Toplumsal olaylarla çok ilgilenmezler. Büyük çoğunluğunun geçim kaynağı İddaa gibi şans oyunlarıdır.

12- Komplo Teorisyenleri: Sosyal medyada insan tiplerinden bahsederken bunlardan bahsetmemek olmazdı. Komplo teorisyenleri her ortamda göründükleri gibi, sosyal medya ortamlarında da kendilerini gösterirler. Bunların işleri güçleri komplo teorileriyle uğraşmaktır. Bu konularda sürekli paylaşımlarda bulunurlar. Genelde siyaset, uzaylılar, gezegenimizi yöneten aileler, tarikatlar, savaş senaryoları gibi konularda yazıp çizerler. Ciddi anlamda takipçileri vardır. Düşüncelerini çeşitli özgün argümanlarla desteklerler ve kafa karışıklıklarına neden olurlar. Paylaşımları elden ele yayılır ve ciddiye alınırlar. Ciddiye alınmalarında da fayda vardır. 2. maddemizde tanıttığımız Sıkı Siyasetçiler arasında da komplo teorisyenlerine çokça rastlanmaktadır. Bunların önemli bölümü Youtube sitesine de videolar yükleyerek paylaşımlarda bulunurlar.



11 Ocak 2018 Perşembe

PROVOKATÖR HAYVANSEVERLER

PROVOKATÖR HAYVANSEVERLER

Hayvanseverlerin hepsinin provokatör olduğunu düşünmüyorum. Ama çoğunun provokatör olduğunu düşünüyorum. Bu başlıkta da provokatör olan hayvanseverlerden bahsedeceğim.

Alerjik astımı olan insanlar var (mesela eşim). Köpek fobisi, kedi fobisi olan insanlar var. Hijyenle ilgili kaygılarından dolayı hayvanlardan uzak durmayı tercih eden insanlar var.

Öte yandan, hayvansever olup da herkesin kendisi gibi hayvansever olması gerektiğini düşünen provokatörler var. Zaman zaman ben de onlarla çatışıyorum. Herkes hayvansever olmak zorunda değil.

Bu provokatör hayvanseverler için hayvan tanımı genelde kedi ve köpekten ibaret. Yani bir yılandan, kurbağadan, semenderden, börtü böcekten o kadar da hoşlanmıyorlar. Ama konu kedi ve köpek olunca mangalda kül bırakmıyorlar.

Bu başlıkta biraz espriyle harmanlayarak bu insanlar hakkında tespitler yapacağım.

Öncelikle sokak hayvanlarıyla ilgili sorun var. Sokaklardaki kediler ve köpekler kendi kendilerine sokak hayvanı olmuyorlar. Hayvansever geçinen bazı tipler almış oldukları kediye ve köpeğe bakamayıp bunları sokaklara salıyorlar ve sokaklar kedilerle ve köpeklerle dolup taşıyor. Dünyanın hiçbir modern ülkesinde böyle bir manzara olamaz. Petşoplarla ilgili bu konuda devletin ciddi çalışmalar yapması lazım. Ve kedi ve köpek türünden her hayvanın bir ruhsatı olması lazım.

Sokak hayvanlarının beslenmeleri demek, onların çoğalmaları demektir. Beslenen canlılar çoğalırlar. Dolayısıyla sokak hayvanlarını beslemek, bu sorunu çözmeyecektir. Dolayısıyla, sokaklardaki kedi ve köpeklerden haklı nedenlerle rahatsız olan insanlarla provokatör hayvanseverler arasında anlaşmazlıklar çıkmaya devam edecektir. Zaman zaman gazetelerde bununla ilgili haberler okuyoruz. "Sokaktaki kedileri besleyen adamı komşusu vurdu!" gibisinden haberler... Ben evimin önünde kedi ve köpek pislikleriyle sürekli karşılaşmak zorunda mıyım? Sokak hayvanlarına meraklı olanlar bu hayvanları alıp -müstakil evleri var ise- orada beslesinler.

Umuma açık, özellikle de yemek yenen mekanlarda kedi ve köpekle gelen insanlardan çok ciddi anlamda rahatsız oluyorum. Bunun dini kaygılarla bir ilgisi yok, çünkü toplumun çoğunluğuyla aynı dini kaygıları paylaşan biri değilim. Bu tamamen hijyenle ilgili.

Geçenlerde bu nedenden dolayı biriyle tartıştım. Kafede otururken biri köpeğiyle geliyor ve yemek yediğimiz mekanda burnumun dibinde sağa sola tüylerini saçan bir mahlukla aynı mekanda bulunmak hijyen gerekçelerinden dolayı rahatsız etti beni. Neymiş efendim, köpekten rahatsız oluyorsam sokağa çıkmamalıymışım, kafelere ve lokantalara gitmemeliymişim.

Kafeler ve lokantalar insanlar içindir. Hayvanlar için değil. Bunu tatlı dille anlatmaya çalıştım. 

Tatlı dille anlatınca çok az bir kısmı anlayabiliyor. Ama çoğu bilip bilmeden sizi hayvan düşmanı ilan edebiliyor. Hatta sayıp söverek gaza da getiriyorlar adamı. İş o noktaya gelince ben kontrolden çıkabiliyorum. Bir defasında tatildeyken kaldığımız otele pitbul cinsi köpeğini sokmaya kalkışan Almancı bir vatandaşla tartışmıştım. En sonunda otel yönetimini tehdit etmek zorunda kalmıştım. Köpeği ve sahibini otelden uzaklaştırmışlardı.

Şimdi bir kafede veya lokantada eşinizle beraber veya çocuğunuzla yemek yiyorsunuz, eşinizde veya çocuğunuzda hayvan tüyüne karşı alerji veya hayvan fobisi var, vatandaşın biri de mekana kedisiyle veya köpeğiyle gelmiş... Eşiniz veya çocuğunuz çok haklı gerekçelerle tedirgin oluyor. Bu durumu kibarca anlatırsınız kedinin veya köpeğin sahibine. Eğer anlayışlı biriyse gerekeni yapar, hayvanını oradan çıkarır (genelde anlayışlı olmazlar, anlayışlı olan zaten yemen yenen bir mekana kedi veya köpekle girmez). Eğer anlayışsız biri ise size "Rahatsız oluyorsanız siz çıkın!" türünden bir tepki gösterir. Genelde o andan itibaren durum kontrolden çıkar ve karşılıklı güç gösterisi yaşanır. Hangi taraf daha cazgır veya cesur ise diğer tarafa karşı sözlü şiddet uygular veya yumruk yumruğa kavga yaşanabilir. 

Veya bir apartman dairesinde oturuyorsunuz, apartman sakinlerinden biri binanın önünde sokak kedilerine veya sokak köpeklerine yem ve su veriyor. Eşinizde veya çocuğunuzda hayvan tüyüne karşı alerjik durumlar veya hayvan fobisi var. Bunu kibarca anlatmaya çalıştığınızda karşı taraf bağıra çağıra tepki verdiğinde genelde film kopar ve olaylar gelişir.

Gazeteler bu türden haberlerle dolu.

İşin daha da ilginç tarafı, hayvanlardan haklı gerekçelerle rahatsız olan insanlara çok ciddi bir şekilde saldırgan tutumlar gösteren tipler genelde "hümanist" takılıyorlar. Onlara göre işlerine gelmeyen herkes faşist... Ama faşizmin daniskasını kendileri icra ediyorlar bir anlamda.

Ben de bir hayvanseverim. Ama provokatör değilim. Kafeler, lokantalar, oteller, siteler, yani şehirler; insanlar içindir. Ormanlar, vadiler, koruluklar, dağlar, yani doğa; hayvanlar içindir. Doğadaki bir hayvanı -beslenme veya kendini savunma dışında- vurmaya karşıyım. Öte yandan, bir köpek benim sevdiğim birine saldırırsa o köpeği de öyle veya böyle etkisiz hale getirmekten de çekinmeyecek biriyim.

Provokatör hayvanseverlerle ilgili tespitlerim şunlar (genellemedir, bütün hayvanseverler için geçerli olmayabilir, sadece provokatör hayvanseverler için geçerlidir):

1- Çoğu bayandır. Aralarında erkekler de vardır, ama çoğu bayandır.

2- Hayvan sevgileri sadece kedi ve köpek sevgisinden ibarettir. Mesela kanaryalarla, kargalarla, yılanlarla, kurbağalarla, balıklarla işleri olmaz. Hatta çoğu provokatör hayvansever akvaryum hayvanlarını hayvandan bile saymazlar.

3- Provokatör hayvanseverler için hayvan tanımı, emredebildikleri ve hükmedebildikleri hayvanlar için geçerlidir. Yani komutlara uyabilen canlılar oldukları için kediler ve köpekler onlar için gerçek hayvandırlar. Bir akvaryum balığına "şöyle yüz, şurada dur" diyemezsiniz, balıklar kafalarına göre takılırlar. Dolayısıyla bu provokatör hayvanseverler için balıklar ciddiye alınabilecek hayvanlar değildir.

4- Geneli, hatta benim gördüklerimin tamamına yakını, sol görüşlüdür. Bu konuda aşırıdırlar. Aslında her konuda aşırıdırlar.

5- Geneli asosyaldirler. Gerçi ben de asosyal bir herifim.

6- Geneli dışlanmış tiplerdir.

7- Geneli empati kavramından yoksundur. Alerjik astımı olanları ve bu yüzden hayvanlardan uzak durması gerekenleri asla anlamazlar. Hayvan tüyüne mağruz kalıp solunumu kilitlenen bir insanın yaşadığı durumu anlamazlar (umarım aynı durumu bizzat yaşarlar).

8- Hümanist geçinirler. Ama hümanizmle uzaktan veya yakından ilgileri yoktur. Hümanizm "önce insan" der, ama bunlar hümanist takılıp "önce hayvan" derler.

9- Geneli dağınık insanlardır.

* * *

İlgili videolar:









* * *


Konuyla ilgili olabileceğini düşündüğüm ilginç haberler: